Devam

Yeniden merhaba. 2016’da yaşanan onca olumsuz olaya rağmen, kişisel ve ticari hedeflerimin çoğunu tutturdum. Tutturamadığım kişisel hedeflerimden biri bloguma düzenli yazı yazmaktı. Türkiye’de bitmek bilmeyen olumsuzluklardan dolayı, uzun süre bloguma dokunmak içimden gelmedi. Ne zaman yazmaya niyetlensem, başka bir ciddi sorunla karşılaştık. O yüzden sektörle ilgili gelişmeleri düzenli olarak Twitter‘da paylaşmakla yetindim.

Aslında şartlar ne olursa olsun, devam etmek gerek. Üstelik, ülkece yaşadığımız sorunlar yakın zamanda azalacağa benzemiyor. 🙁 O yüzden kaldığım yerden yazmaya devam edeceğim. Yaklaşık 12-15 adet daha domain piyasasıyla ilgili yazı yazacağım. Bu yazılardan sonra, blogum konuyla ilgilenenler için kısa ve öz bir rehber niteliği taşıyacaktır.

 

Ticaret

Geçtiğimiz ay domain yatırımcılarına yönelik Twitter’da ufak bir anket yaptık. Yatırımcılara bugüne kadar toplamda bu işten kar edip etmediklerini sorduk. Yanıtlayanlardan yalnızca %52’si karlı durumda olduklarını işaretledi. Bu oran kimilerine düşük gelebilir. Oranlar değişse de, her sektörde buna benzer bir durumun olduğunu düşünüyorum. Ticaretin her alanında para kazananlar olduğu gibi, kazanamayanlar da var.

Domain piyasasına dikkatleri çekerken ve bu alandaki fırsatları insanlara gösterirken, bu işin zorluklarından da bahsetmenin gerektiğini düşünenlerdenim. Zaten bugüne kadar gerek blog yazılarımda, gerek röportajlarda, gerekse sosyal medyada domain yatırımcılığı konusunda hep dengeli açıklamalarda bulunmaya çalıştım. Yeni başlayanları elimden geldiğince uyardım. Her zaman söylediğim gibi domain ticareti dışarıdan gözüktüğü kadar kolay değil.

Hemen ya da ileride kullanmak  için domain alanların yanılma payı çok daha düşüktür. Aldıkları domainin marka olacak katacağı değeri, ismi kullanmanın getirisini ve alternatif maliyetleri kestirebilme imkanına sahiptirler. Bu işin ticaretini yapmak isteyenler için ise durum daha farklı. Onlar, önce potansiyel alıcıyı beklemek ya da bulmak durumundadırlar. Sonra da alıcıyı belirlediği değere satın almaya ikna etmesi gerekmektedir. Bir kaç isimde bunu yapmak gerçekten basit olabilir, ama ölçekli yapmanın kolay olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Domain ticaretine kolay para gözüyle bakanların çoğu hayal kırıklığına uğramıştır. Ticaretin temel kurallarının yanı sıra, neyin değerli olduğunu, neyin değerleneceğini, neyin değer kaybedeceğini, neyin kolay satıldığını, neyin daha zor satıldığı, nerede daha ucuza alabileceğinizi, nerede daha yüksek fiyata satabileceğinizi ve bunlar gibi daha nice detayı bilmeniz gerekmektedir. Tüm bunların yanında iki büyük zorluğunuz daha vardır. Birincisi likit olmayan bir piyasadasınızdır. İkincisi gelişmekte olan dar bir sektörde, elle tutulamayan çok az insanın anladığı bir varlığı satmaktasınızdır.

Domain piyasasında para kazanabilmek için bilgi birikimine sahip olmanız, emek ve zaman harcamanız gerekiyor.  Yukarıda dediğim gibi, bu bizim sektörümüze özgü bir olay değil. Ticaretin her alanında o alandan çok kazanan, iyi kazanan, günü geçiren ve kazanamayan insanlar bulunmaktadır. Bunlar arasındaki ayrımı belirleyen en önemli etken ise çoğu zaman çalışmaktır.  Kazanan tarafta olmak için araştırmak, okumak, ince eleyip sıkı dokumak ve uzmanlaşmak gerekiyor.

Yol Haritası

Türkçe domain piyasası için bir kırılma dönemini yaşıyoruz. Kaliteli Türkçe isimler artık çok daha az düşüyor. Bunun üç temel nedeni var. Birincisi, geçtiğimiz 20 yılda bu alan adlarının bazıları son kullanıcılar tarafından satın alındı. Kimi geliştirildi, kimi geliştirilmeyi bekliyor, kimi ise koruma amaçlı tutuluyor. Bu domainler şirketleri için önem arz ediyor. İkincisi, piyasayla yakından ilgilenmeyen domain sahipleri bile artık domainlerin değerli varlıklar olduklarından haberdarlar. Ellerindeki isimlerin değerini tam kestiremeseler de, ellerinde bir değer olduğunun farkındalar. Üçüncüsü, kaliteli alan adlarının önemli bir kısmı yatırımcıların elinde toplandı. Bu isimlerin çoğu açık artırmalardan ya sahiplerinden yatırım amaçlı alındı. Bazıları bugüne kadar bir kaç kez el değiştirdi. Yatırımcılar düşürme olasılığı en düşük grubu oluşturuyor.

Bu üç etken domainlerin daha az düşmesinin yanında, genel anlamda fiyatların da yükselmesine neden oluyor. Giderek piyasada yatırımcı açısından fırsat seviyesinde daha az isim görüyoruz. Bu sadece ucuz arzın azalmasından kaynaklanmıyor. Aynı zamanda eskiye kıyasla çok daha fazla insanın bu fırsatların peşinde olmasından kaynaklanıyor. Elbetteki fırsatlar hala var ve her zaman da var olmaya devam edecektir. Bu, geçmişe kıyasla daha az olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Eskiden günde onlarca alınmaya değer Türkçe domain düşerken, bugün bir kaç tane düşerse hareketli bir gün sayıyoruz. Eskiden gördüğümüzde burun kıvırdığımız isimleri bugün mumla arıyoruz. Bunun benzerini satılık domainler için de söylemek mümkün. Artık her gün saatlerce domain listelerini taramak için de, açık artırmaların başında saatler geçirmek için de yeterli neden yok. Türkçe piyasası özelinde konuşursak, domain yatırımcılığı profesyonel anlamda ölçekli yapılacak bir işten, nokta atışlı yapılacak bir işe dönüşüyor.

Altın çağını yaşayan Çin piyasasını saymazsak, yabancı pazarların büyük bir kısmı bu olgunluğa bir kaç yıl önce ulaşmıştı. Önemli yatırımcıların yavaş yavaş açık artırmalardan çekilip nokta atışı alımlara ağırlık verdiğini, portföylerini değerlendirmek için satış alanında uzmanlaşmaya başladığını ve yeni girişimlere yöneldiğini gördük. Ben de artık Türkçe piyasasında yatırım alanımın giderek daraldığını görüyorum. Portföydeki diğer domainlerin kalitesinde, yatırımlık yeni isim bulmakta zorlanıyorum. Yaklaşık 18 yıldır domain yatırımcılığı yapıyorum. Çok uzun yıllar daha bu işi yapacak olsam da, bir süredir hem değişikliğe gitmenin, hem farklı gömlekler giymenin zamanın geldiğini düşünüyorum.

Yabancıların çok fazla piyasa yapıcıya sahip olmak gibi bir avantajı var. Piyasa yapıcılar sektörde diğer alanların da büyümesini sağlıyor. Bunu kimi zaman yayıncılık yaparak, kimi zaman bilgi paylaşarak, kimi zaman sponsor olarak, kimi zaman girişimleriyle yapıyorlar. Dolayısıyla forumlardan, pazaryerlerine, bloglardan, etkinliklere, yazmanlardan, uzantı operatörlerine bu alanda çok fazla kişinin ve şirketin sektörde faal olmasında rol oynuyorlar. Türkçe piyasasındaki çaba ise bir avuç insanın kendince ittirmesinden ibaret. Portföy sahiplerinin çok büyük bir bölümü edilgen durumda. Önümüzdeki yıllarda bunun değişmeyeceğini ve hatta şu anki portföy sahiplerinin daha da etkisiz olacağını düşünüyorum.  Buna rağmen, sektörle ilgilenen insan sayısının giderek artması bu alanda bir şeyler yapmak isteyenlerin ihtiyacı olan enerjiyi karşılayacaktır.

Sektörün büyümesini istiyorsak bizde de birileri elini taşın altına koymalı. Bugüne kadar başkalarının çabalarını destekleyerek sektörde katkıda bulunmaya çalıştım. Bunda da gerek etkinlik, gerek pazaryeri olsun belli bir başarıya ulaştığımıza inanıyorum. Bu alanda çaba gösteren diğer girişimlere ve kişilere de destek olmaya çalışıyorum. Bütün bunlar önemli olsa da, daha etkin bir rol oynamam gerektiğine inanıyorum. Zira başkaları gibi kendimi suyun akışına bırakmayı uygun görmüyorum. Bu yüzden bir dizi karar aldım. Bunların bazılarını ilgilenenlerle aşağıda paylaşacağım.

Kararlarımdan en önemlisi Türkiye’ye ya da nispeten yakın bir ülkeye taşınmak. Türkiye’nin Türkçe domain piyasasının lokomotifi olma zamanın yaklaştığını düşünüyorum. Muhtemelen şaşıracaksınız ama 80 milyonluk ülke nüfusuna rağmen, Türkçe yüksek fiyatlı domainleri alan müşterilerimizin çoğunluğunu yurtdışındaki Türkler ya da şirketler oluşturuyor. Bu durumunun bir kaç yıl içinde değişeceğini inanıyorum. Bu yüzden Domainler.com’un operasyonun Türkiye’den yürütülmesinin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Ülkeye dönüşümü biraz erteleyince, sitenin açılışını da geciktirmek durumunda kaldım.

Domainler.com ile birlikte kiralama hizmetine başlayacağımızı duyurmuştum. Alan adı fiyatları alternatif pazarlama masraflarına kıyasla çok ucuz olmasına rağmen, bir çok girişimci için kaliteli bir ismi peşin almak kolay değil. Girişimi için kaliteden vazgeçmek istemeyen, ama bütçesi de yeterli olmayan kişiler için kiralamanın iyi bir seçenek olduğunu düşünüyorum. Başka bir önemli portföy sahibinin bir yılda 100 civarı Türkçe isim kiraladığına dair haber okumuştum. Şu anda o kadar yoğun bir talep aldığımızı söyleyemem. Yine de ayda bir kaç tane bu yönde istekle karşılaşıyoruz. Site açıldıktan sonra bu rakam bir miktar daha artacaktır. Kullanımdaki kaliteli domainlerin artmasının, başka kiralama ve satışlara da faydası olacaktır.

Uzun zamandır Türkçe alan adı satışlarını nasıl daha fazla artırabileceğimizi, piyasayı nasıl daha akışkan yapabileceğimizi düşünüyorum. Satışta bilinç, ihtiyaç ve sermaye kadar, haberdar olmanın da önemli etkisi oynuyor. Bu konuda kafamda klasik bazı yöntemlerin yanında, yenilikçi bir girişim de bulunuyor. Domainler.com, AlanAdları benzeri bir yapı olmayacak. Sitede sadece kendi portföyümüz yer alacak. Bununla birlikte, kendi pazarlamamız için çalışırken başkalarının satışına da katkı sağlayacak çeşitli hizmetler sunacağız.

Türkçe portföyümüzü geliştirmeye devam edeceğiz. Ancak bu gelişim nicelik değil, nitelik olarak olacak. Diğer yatırımcılarla giderek daha az açık artırmalarda karşılaşacağımızı tahmin ediyorum. Sitemiz açılınca her ay sınırlı sayıda domaini indirimli yayınlayacağız. İşlerimiz için öncelikli olmadığını düşündüğümüz bazı isimleri aylık açık artırmalarda listeleyeceğiz. Bütün bunları yaparken nokta atışı alımlarla portföyümüzü güçlendirmeye çalışacağız.

Başından beri alıcılar kadar, yatırımcıların da bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde 2-3 haftada bir bloguma yazmaya çalışacağım. Yıl sonuna kadar blogumda birikecek yazıların, konuyla ilgilenen kişiler için rehber niteliğinde olacağını düşünüyorum. Daha sonra blogumu kişisel deneyimlerim ve girişimcilik ağırlıklı yazılar için kullanmayı düşünüyorum. Alan adlarıyla ilgili yazıları ise domainler.com’un kurumsal blogundan okuyabileceksiniz.

Bütçe

Blog, kişisel web sitesi, okul projesi veya sıradan bir tanıtım sitesi için domain satın almak istediğini söyleyen çok sayıda kişiyle karşılaşıyoruz. Böyle teklif verenlerin büyük bir çoğunluğu bunu pazarlık taktiği olarak söylüyor. Bu taktiğin neredeyse hiç işe yaramadığını belirtmeliyim. Bununla birlikte, domain piyasası hakkında hiç bir bilgisi olmayan insanlardan da arada böyle naif teklifler aldığımız oluyor.

Ticari değeri yüksek bir ismi, kar amacı gütmeyen bir kullanım için almaya çalışmak mantıklı bir davranış değildir. Kaliteli bir domainin getireceği prestij yüksek olsa da, bu ekonomik açıdan yanlış bir tercih olacaktır. Bu, evdeki eşyaların deposu olarak kullanmak için Bağdat Caddesi’nde bir dükkanı,  mahalle dayanışma derneği için Kanyon’da bir mağazayı, ya da yılda bir kaç gün geçirmek için Boğaziçi’nde bir yalıyı satın almaya çalışmaya benziyor. Bu tarz amaçlar için ayrılabilecek bütçe elbette sınırlı olacaktır ve bunlara uygun çok sayıda başka yer bulunmaktadır. Aynı şekilde binin üzerinde uzantının olduğu günümüzde, sınırlı bütçeye uygun çok sayıda domain seçeneği bulunuyor. Değerli domainler ise bu seçeneklerden biri değildir.

Kullanım amacı bütçeyi belirler, bütçe ise seçenekleri. Kar amacı gütmeyen kişiler ve organizasyonlar bir yana, bir çok ticari işletme için bile bir AVM’de mağaza, bir plazada ofis veya ünlü bir caddede dükkan satın almak ya da kiralamak doğru tercih olmayabilir. Yılda $30,000 ve altı kazanç elde eden bir çok işletme bulunmaktadır, ama sadece yıllık kirası $30,000’ın üzerinde çok sayıda yer de vardır. Bir şirket için mantıklı bir tercih olmayan, başkası için çok kazançlı bir seçenek olabilir.

Yukarıda yazdıklarımın aynısı domainler için de geçerlidir. Ayda $1000 kazanmayı hedefleyen bir proje için $100,000 değerinde bir alan adını almak anlamsızdır. Bir firmanın yaratabileceği değerin sınırlı kalması ise, aynı isim sayesinde başkasının çok daha fazla kazanabileceği gerçeğini değiştirmez. Hedeflerin baştan iyi belirlenmesi ve o doğrultuda bütçeye uygun domain bakılması, satın alma sürecinde kritik öneme sahiptir.

Yanıt

Nikola Tesla bugüne kadar yaşamış en önemli bilim adamlarından biri, kimilerine göre en önemlisi. Bir çok kişinin hayran olduğu Tesla, bilim adamlarının yanı sıra girişimcilerin de yıllarca esin kaynağı oldu. Tesla’dan ilham alınarak kurulmuş en değerli şirket olan Tesla Motors, geçtiğimiz hafta tesla.com domainini Stuart Grossman’dan satın aldı. O da sıkı bir Tesla hayranıydı. Domaini 1992’de kaydetmiş ve 24 yıl boyunca gelen teklifleri kabul etmemişti. Tesla Motors, tahminimce bu domain için 5 ila 15 milyon dolar arası bir rakam ödedi.

Grossman, satış sonrası yaptığı açıklamada satma nedeni olarak, böyle kaliteli bir isme sahip olmanın getirdiği yükten de bahsediyordu. Sıkça gelen ama pek de ciddi olmayan domaini satın alma, ödünç alma veya kullanma tekliflerinden bunalmış olması satma nedenlerinden biriydi. Bu teklif verenlerden bazılarının mektup gönderdiğini, bazılarının evini arayarak rahatsız ettiğini ve hatta bir kişinin işi abartarak evine kadar geldiğini söylüyordu.

Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, eski sahibinin tesla.com için en az 20,000 teklif aldığını söyleyebilirim. Bunların çok büyük bölümünün $10 ila $100,000 arasında teklifler olduğunu da söyleyebilirim. Tahmini satış fiyatını düşününce bu rakamların ne kadar gülünç olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Bu teklif sahiplerinin hepsinin ciddi olduğunu, kendinin gerçek alıcı olduğunu düşündüğünü de tahmin edebiliyorum.

Bu tekliflerin çok büyük bir bölümünün zorunlu olarak yanıtsız bırakıldığına eminim. Yanıt alamayanların, aldığı yanıtı beğenmeyenlerin ya da aldığı yanıta inanamayanların tekrar tekrar yazdığına da eminim. Aynı kişilerin farklı hesaplar veya kişiler üzerinden teklif verdiğine de eminim. Bunların kişi üzerinde çok büyük bir iş yükü oluşturduğuna da eminim. Bu kadar kesin konuşuyorum, çünkü benzer bir durumu yıllardır yaşıyoruz.

En sık yapılan hatalardan biri, yanıt alamadığı için satın alamadığını sanmaktır. Oysa genelde tam tersi geçerlidir. Çoğunluk, satın alamayacağı için yanıt alamaz. Yine deneyimlerime göre söyleyebilirim ki, tekliflerin sadece %5’i potansiyel alıcılardan gelmektedir. Fakat geri kalan %95 de çok iyi bir teklif verdiğini, kendinin ciddi ya da gerçek alıcı olduğunu düşünür. Bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi ikincil piyasadan habersizdir, ikincisi hepimiz zekamızı abartmayı severiz. Alıcıların çoğu teklif verirken, o domaine daha önce başkalarından defalarca teklif geldiğini düşünmez. O güne kadarki en düşük tekliflerden birini verip, bundan daha yüksek veren çıkmaz diyenleri gördüm. Hatta, bazıları kendisinden başkasının o domaini istemeyeceğine inanır. Oysa bir ismin bazen yüzlerce, bazen binlerce, bazen ise onbinlerce talibi olabiliyor.

Tesla.com kadar değerli bir domain herkese nasip olmaz, fakat portföyünde kaliteli binlerce domain olan kişiler,  benzer tekliflerle her gün boğuşuyor. Bu yüzden kaliteli isimlere gelen tekliflerin çok büyük bir bölümünün yanıtsız bırakılmak zorunda kaldığını söyleyebilirim. Portföy sahiplerinin çoğu, anlamsız teklifleri elemek, potansiyel alıcıya ise daha iyi hizmet verme derdinde. Bunun için kimi satış elemanları çalıştırıyor, kimi teklifleri aracılara yönlendiriyor, kimi ise teklif vermek isteyenlerden ufak bir ücret alma yoluna gidiyor.

Yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı, yanıt almamayı kişisel algılamanız hata olur. Portföy sahiplerinin çoğu pazarlık oyunlarına alışmış, akıllıca gözüken ama işe yaramayan taktiklere karşı duyarsızlaşmış durumdadır. Pazarlık standartlarını zamanla oluşturmuşlardır.  Eğer gerçekten satın almak istiyorsanız, pazarlık payınızı düşük tutun. Bütçenizin %10’unu teklif edip, sonrasında pazarlık yapabileceğinizi hayal etmeyin. Öyle amatörce davranırsanız, yanıt alamadığı için satın alamayan azınlıktan olursunuz. Satış fiyatı ile bütçeniz arasında çok büyük bir uçurum varsa, boşuna ısrarcı olmayın. Onun yerine bütçeniz ileride yükseldiğinde, tekrar satın almaya çalışın. Böylelikle hem kendinizin, hem karşı tarafın değerli zamanını boşa harcamamış olursunuz. Daha da önemlisi, hayalini kurduğunuz domaini satın alma şansını artırmış olursunuz.

Etkinlik

Son bir kaç haftadır çeşitli alan adı yatırımcılarıyla bir sonraki Domain Etkinliği’nin ne zaman yapılacağı üzerine konuşuyoruz. Etkinlik ile ilgili sorular o kadar arttı ki, bu konuda bir yazı yazmamın doğru olacağını düşündüm.

Türkçe domain piyasasının oluşmasında ve sektörün bilinçlenmesinde aslan payının pazaryerine ait olduğunu bir önceki yazımda belirtmiştim. Ondan sonraki en büyük payın, bugüne kadar 3 kez düzenlenen Domain Etkinliği organizasyonlarına ait olduğunu söylersem, çoğu kişi bana katılacaktır. Yusuf Esenkal’ın düzenlediği etkinlikler, sektör açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Türk domain yatırımcıları toplu halde ilk kez bu organizasyonda bir araya geldi. Bu sayede yatırımcılar birbirleriyle yüzyüze tanışma fırsatına sahip oldular, görüş alışverişinde bulundular ve ilişkilerini kuvvetlendirdiler.

Yusuf böyle bir etkinliğe öncülük yapmak istediğini benimle paylaştığı zaman, sevinçle karşıladım. Sektöre katkı sağlayacağına inandığım için, elimden geldiğince ben de desteklemeye çalıştım. Etkinlikleri düzenlemek için ne kadar zaman harcadığına ve emek sarf ettiğine tanık oldum. Maalesef,  ne tuhaf egolarla muhattap olmak zorunda kaldığını da, ne garip isteklere maruz kaldığını da yakından gördüm. Çok sayıda insanla uğraşmak zaten yeterince yıpratıcıydı, bir ilki düzenlemek ve öncülük yapmak ise daha da yıpratıcıydı. Buna rağmen sektörü büyütmek adına elini taşın altına koydu.

Belli bir organizasyon kalitesini tutturmak adına etkinlikler ücretli yapıldı. Yine de ilgilenen herkes katılabilsin diye, mümkün olduğunca bu ücret düşük tutuldu.  Etkinlik kayıt ücretlerinin tamamı otel masrafları için harcandı. Etkinliklerden tek kuruş kazanılmadı, aksine cepten para harcandı.  En başından beri, sektör büyürse nasılsa biz de kazanırız diye düşünüldü.

Ben şahsım adına başta Yusuf Esenkal olmak üzere, bu organizasyonların gerçekleşmesini sağlayan, katkıda bulunan, sunum yapan ve destekleyen herkese teşekkür ediyorum. Yusuf yoğun işlerinden ötürü fazlasıyla meşgul. Bu yüzden katılımcılardan talep olmasına rağmen, yeni bir etkinlik düzenleyemiyor. Başka kimse de böyle bir sorumluluk almadığı için, sanırım iş başa düşüyor.

Bir sonraki Domain Etkinliği’ni 2016 Mart ya da Nisan ayında düzenlemeyi düşünüyorum. Araya çok zaman girdiğini ve çoğu kişinin daha erken bir zamanda etkinlik düzenlenmesini istediğini biliyorum. Bu yıl Türkiye’de çok az zaman geçireceğim için, ne yazık ki daha erken bir tarih benim açımdan mümkün gözükmüyor.  Kesin tarihi etkinlikten bir kaç ay önce sizinle paylaşacağım. Bu konuda önerileriniz varsa, bana twitter‘dan yazabilirsiniz.

Pazaryeri

Bilinç adlı yazımda yurtdışında domain bilincinin gelişmesinde pazaryerlerinin önemli bir rol oynadığını vurgulamış, bizde de aynı rolü AlanAdları.com’un üstlendiğinden bahsetmiştim. Gerçekten de son 4 yılda Türk domain sektörü olarak çok aşama kaydettik. Bunda düzenlenen etkinliklerin, yazılan blog yazılarının etkisi de olsa aslan payı herhalde AlanAdları.com’a ait.

Eskiden Türkçe domain piyasasına kaotik bir hava hakimdi. Son kullanıcıya ulaşamayan küçük portföy sahiplerinin çoğu forumlarda satış yapmaya çalışıyordu. Doğal olarak her zaman yoruma açık bir konu olan domain değerlemeleri konusunda forumlarda kimi zaman kavga çıkıyor, portföy sahipleri bile birbirlerinin satışını baltalıyorlardı. Bunun en büyük nedeni alıcıların çok sınırlı sayıda seçeneğe ulaşabilmesiydi. Sınırlı bütçesiyle istediği gibi domain bulamayan kullanıcı sinirleniyor, saçma tepkiler veriyordu.

Proje sahiplerinin ve şirketlerin de domain arayacakları bir platform yoktu. Genellikle ayırdıkları bütçeden çok daha değerli olan bir iki domaine teklif veriyor, onları satın alamayınca da rastgele buldukları bir ismi kaydediyorlardı. Biraz abartılı bir örnek vermek gerekirse, $10,000’a nakliyat.com’u almaya çalışıyor, o olmayınca da gidip evdenevenakliyatieniyibizyapariz.info’yu kaydediyorlardı. Yani 100 puanlık bir domaini alamayınca, doğrudan 1 puanlık bir domaine yöneliyorlardı. Buna benzer çok sayıda alan adı seçimine bizzat şahit oldum. Şu anda ise bir kullanıcı bütçesine uygun alan adını, AlanAdları.com’da listelenmiş 93,500 domain arasından seçebiliyor. Belki istediği birinci veya ikinci ismi yine alamıyor, ama kaliteli çok sayıda domain alternatifine ulaşabiliyor. Ve bir o kadar önemlisi, şirketi ya da projesi için aldığı değerli bir domaini sonradan satmak isterse, bunu yapabileceği bir pazaryerinin olduğunu görüyor.

Önceleri Türkçe domain piyasası bir kaç kişiden ibaret sanılıyordu. Sektördeki bilinçsizlik yüzünden bazı portföy sahipleri bile ellerindeki domainleri yatırım için aldıklarını söyleyemiyor ya da satmak istediği fiyatı söylemekten çekiniyordu. “Domain satıcısı değilim ama almak isterseniz elimde şu domainler var.” gibi mahçup ifadeler kullanıyorlardı. Bugün platformda yaklaşık 10,000 kişinin domaini satılık olarak listelenmiş durumda. AlanAdları.com, Türklere bu işin bir piyasası olduğunu öğreten proje oldu.

Gerek alıcının, gerek satıcının önünde satış verileri yoktu. Alternatif domainlerin değeri bilinmiyordu. AlanAdlari.com yalnızca sektör dışı alıcılara değil, satıcılara da fiyatlama konusunda bir kaynak oldu. Daha önce elindeki domaini değerinin çok altında satan da, çok üstünde satmaya çalışan da fiyatları karşılaştırma imkanı buldu. Bu yönüyle platform sektördeki taban fiyatlarının belirlenmesinde büyük bir rol oynadı ve uzun yıllar bu rolü oynamaya devam edecek.

Yukarıda bahsettiğim gibi son kullanıcıların alan adlarına, küçük portföy sahiplerinin ise son kullanıcıya ulaşma şansı sınırlıydı. Geçtiğimiz yıl AlanAdları.com üzerinden 806 satış olmuş. Bu satışların sayı olarak büyük çoğunluğunu küçük portföy sahiplerinin sattığı domainler oluşturuyor. Bu rakam önümüzdeki yıllarda katlanarak artacak. Önümüzdeki yıllarda on binlerce kişi projesi veya şirketi için bu pazaryeri sayesinde domain bulacak. Çok sayıda domain sahibi bu platform sayesinde para kazanacak. Satıcılar ellerindeki alan adlarını pazaryeri üzerinden satmadıkları zaman bile, pazaryerinin oluşturduğu piyasa bilinci sayesinde daha kolay ve daha iyi fiyata satacak.

Bu kadar övgüden sonra, size bir itirafta bulunacağım. Biz AlanAdları.com yüzünden önemli bir miktarda zarar ettik. AlanAdları.com’un güçlenmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapı haline gelebilmesi için kendi platformumuzu açmayı yaklaşık 3.5 sene erteledik. Açıldığından bu yana projeye destek vermek için kendi domainlerimizi eklemekle kalmadık, tüm teklif sayfalarımızı bu platforma yönlendirdik. Açıldığı ilk dönemler site trafiğinin büyük bir kısmını bizim domainlerimizin oluşturduğunu kurucusundan biliyorum. Kendi elimizle potansiyel müşterilerimize başkalarına ait alternatifler sunduk. Bizim domainlerimize teklif vermeye gelerek, daha sonra bütçesine daha uygun başka bir ismi platform sayesinde bulmuş kişilerden epostalar aldık. Önemli bazı satışları müşteriyle yeterli iletişim kuramadığımız için kapatamadık. Çapraz satış yapamadık. Domainlerimize teklif veren potansiyel müşterilerin listesini oluşturamadık.

Bu fedakarlığa şu yüzden katlandık; Ben yukarıda saydığım nedenlerden dolayı AlanAdları.com’u aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi gibi görüyorum. Belki bu geçen sürede daha az satış yaptık, ama Türkçe domain piyasasının kurulmasında da ciddi bir katkımız oldu. Ayrıca platformun piyasaya uzun vadededeki olumlu etkisinin, bugüne kadar kaybettiğimiz paralara fazlasıyla değeceğine eminim.

2016 Ocak ayından itibaren domainlerimizi daha aktif pazarlamaya başlayacağız. Bunun için de kendi satış ve kiralama kanalımız olacak olan Domainler.com’u açacağız. Aynı zamanda, AlanAdları.com’u etkin olarak kullanmaya devam edeceğiz. Bizim için her zaman önemli bir satış kanalı olacak. Ve elimizden geldiğince herkese açık olan bu Türkçe alan adı pazaryerini destekleyeceğiz.

Kızamazsınız

Geçtiğimiz günlerde genç bir domain yatırımcısıyla yazışıyordum. Önde gelen çoğu alan adı yatırımcısının pasif kalmasına kızıyor, sektörü bilinçlendirme konusunda fazla bir şey yapmadıklarından yakınıyordu. Buna benzer tepkilere, daha önceden de, katıldığım etkinliklerde şahit olmuştum.

Bir domain yatırımcısının edilgen kalmasının çeşitli nedenleri olabilir. Özel koşulları vardır, sarfedeceği çabanın bir fayda getireceğini düşünmüyordur, zamanlama olarak daha erken olduğunu düşünüyordur, zamanını ve enerjisini başka işe ayırmak zorunda kalıyordur, yeterli bilince sahip değildir, ya da belki bilmediğiniz bir şekilde destek oluyordur. Son 4 yıldır alan adı piyasasının gelişmesi için en çok uğraşan kişilerden biri olsam da, erken olduğunu düşündüğüm ve bilinçsiz insanlarla uğraşmak istemediğim için ben de uzun yıllar geri planda kalmayı tercih ettim.

İdeal olan insanın para kazandığı alana katkıda bulunmasıdır, fakat kimseye de etkin olmuyor diye kızamazsınız. Sadece daha etkin olmasını arzu edebilirsiniz. Başkalarının edilgen olması sizin de öyle olmanıza veya moralinizin bozulmasına neden olmamalı. Başkalarının ne yapıp ne yapmadığına bakmadan, kendi çıkarlarınız için gerekeni yapmalısınız. Sonuçta kendi yararınızı başkasına bırakamazsınız.

Bilinç

Türk domain yatırımcılarının ortak düşüncesi, Türkiye’de alan adları konusunda yeterli bilince sahip olunmadığı yönünde. Bu görüşe ben de katılıyorum. Çoğu son kullanıcı bırakın doğru alan adı seçiminin önemini veya alan adı piyasasını bilmeyi, alan adlarının satın alınabilir olduğundan bile habersiz. Bu durumdan yakınmak yerine, bu durumu değiştirmek için uğraşmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira bilinç kendiliğinden oluşan bir şey değil. Şirketlerin ve girişimcilerin bilinçlenmesinde en büyük sorumluluk, domain sektörünün oyuncularına düşüyor.

Yurtdışında bu sektörün gelişmesi, bu alanda faaliyet gösteren yazman, park sağlayıcısı ve pazaryeri gibi çeşitli şirketlerin yanı sıra, domain yatırımcılarının yoğun çabası sayesinde oldu. Marc Ostrofsky’nin rekor business.com satışıyla başlayan domain sektörüne medyanın ilgisini çekme gayreti daha sonra da devam etti. Birbirleriyle ilk kez 1999-2000 yıllarında GreatDomains ve Afternic pazaryerlerinin sohbet odalarında karşılaşan domain yatırımcıları, daha sonra Dnforum, DomainState gibi forumlarda buluştu. Ağırlıklı olarak alan adı ile ilgili konuların paylaşıldığı bu forumların, kimisinin onbinlerce, kimisinin yüzbinlerce üyesi oldu. Bu forumlar aynı zamanda açık artırmaların  ve satışların yapıldığı yerler haline geldi. İleri seviyede bilgilerin de paylaşıldığı bu forumlarda oluşan bilgi birikimi, hukukçusundan yatırımcısına domainlerle ilgilenen kişilerin,  uzmanlaşabilmesine olanak sağladı. Sektör büyüdükçe bu alanda hizmet sağlayan Domainsponsor, Domaintools, Sedo, Snapnames gibi yüzlerce farklı yeni girişim açıldı. Bu şirketlerin çoğu  hem kendini hem sektörü büyütmek için tanıtım faaliyetlerinde bulundu. 2002 yılında gazeteci kökenli bir domain yatırımcısı DNJournal.com’u açtı, domain satışlarını haftalık olarak raporlamaya ve duyurmaya başladı. Bunu yaparken de sadece güvenilir verileri yayınladı. 2004-2005 yıllarında Domainfest, TRAFFIC gibi konferanslar düzenlenmeye başlandı. Hem domain yatırımcılarını bir araya getirmeye, hem de sektöre olan ilgiyi artırmaya yönelik bu etkinliklere, dünyanın her yerinden 500 ile 1500 arası kişi katılmaya başladı. Genelde bir kaç gün süren konferanslarda internetten canlı olarak yayınlanan açık artırmalar da düzenlenmeye başlandı. Bu açık artırmalarda milyonlarca dolarlık satışlar oldu, bu satışların basında yer alması için çaba sarfedildi. 2005-2006 yıllarında başta Rick Schwartz, Frank Schilling, Michael Berkens olmak üzere bir çok domain yatırımcısı blog açmaya başladı. Bu blogların bazılarında yüzlerce, bazılarında binlerce yazı birikti ve bazıları hala sektöre yön vermeye devam ediyor.

Türk ekosistemi ise yukarıda detaylıca bahsettiğim tüm bu sürecin büyük oranda dışında kaldı. Özetlemek gerekirse, NICTR’nin uyguladığı ilkel politikalar uzun yıllar bizde alan adı piyasasına hem bir önyargı, hem bir bilinçsizlik oluşmasına neden oldu. Bu yüzden önde giden alan adı yatırımcılarının çoğu, geri planda kalmayı tercih etti. Yalnızca alan adlarının konuşulduğu ve uzman kişilerin katıldığı bir Türkçe forum ne yazık ki olmadı. Genel webmaster bloglarının bir alt forumları şeklinde yer alan domain forumları ise çok yetersiz kaldı. Bu forumlar her önüne gelenin yorum yaptığı, az sayıdaki uzman görüşünün arada kaynadığı, en temel konuların bile tekrar tekrar tartışıldığı yerler olmaktan öteye geçemedi. Türkçe teknoloji bloglarında sınırlı sayıda yazıyı saymazsak, uzun yıllar sektörü bilinçlendirmeye yönelik pek bir faaliyet de olmadı.

Geçtiğimiz 3-4 yıl ise Türkçe alan adı piyasası için kırılma noktası oldu diyebiliriz. Kendisi de bir yatırımcı olan Yusuf Esenkal, düzenlediği Domain Etkinliği organizasyonlarıyla hem sektör oyuncularını ilk kez bir araya getirdi, hem de sektörün bilinçlenmesinde önemli rol oynadı. Yine bir domain yatırımcısı olan Okan Yıldırım 2012’de Türkçe alan adları için bir pazaryeri açtı. Açıldığından beri AlanAdlari.com’da piyasanın oluşmasında ve toparlanmasında önemli bir rol oynadı. Aynı dönemde açılan Domainom bu konuda kaliteli Türkçe içerik sağlamaya başladı. Onu Bilgedomain, DomainDoktoru gibi bloglar izledi.

Yabancı alan adı piyasasındaki bilinçlenme ve bilinçlendirme süreçlerini bizimkiyle kıyaslayınca, araya 10-15 yıllık bir fark çıkıyor. Bu yüzden, iki piyasa arasındaki satış farklarına da hiç şaşırmak gerekiyor. Elbette tek etken değil, ama alan adı bilinci ile satış fiyatı arasında doğru bir orantı var. Değerinde satışların gerçekleşmesi ancak bilinçli son kullanıcılarla mümkün. Başta da söylediğim gibi, bu konudaki en büyük sorumluluk bizlere düşüyor.

Satış

Geçtiğimiz günlerde bir domain yatırımcısından eposta aldım. Açık artırmada kazandığı bir alan adı hakkında benim düşüncemi öğrenmek istiyordu. Genelde bu tarz epostaları yanıtlamaktan kaçınıyorum, çünkü çoğu zaman ismin kalitesi bana göre düşük oluyor ve sahibi elindeki isme duygusal yaklaşabiliyor.

Bu sefer durum farklıydı, ortada beş haneli rakama alınmış gerçekten kaliteli bir domain vardı. Yanıtımda alan adı hakkında düşüncelerimi belirtirken, son kullanıcıya satışın önemini özellikle  vurguladım. Yatırım amaçlı domain almaya karar verirken, akılda tutulması gereken en önemli detaylardan birinin bu olduğunu düşünüyorum. Zira bir ismin son kullanıcıya değeri ile başka bir yatırımcıya değeri ya da düşük bütçeli bir girişimciye arasında büyük bir fark oluyor.

Bir çok kişi yeterince farkında değil, ama son kullanıcıya satış ciddi sabır ve emek istiyor. İlki oldukça basit, alan adınızı satış platformlarına ekliyorsunuz ve satın alınabilir olduğunu belirtecek şekilde park ediyorsunuz. Sonrasında tek yapmanız gereken doğru rakam gelene kadar diğer teklifleri reddetmek. Sorun şu ki, son kullanıcılar çoğu zaman  domainin satın alınabilir olduğundan haberdar dahi olmuyor ve alan adı piyasası hakkında sıfıra yakın bir bilgi sahibi oluyor.

İkinci kısım ise aktif olarak pazarlama faaliyeti gerektiriyor. Bu ilgi çeken açık artırmalara koymaktan tutun, basın bültenleri yollamaya, telefonla pazarlamadan eposta göndermeye vb. uzun bir yapılması gerekenler listesi iceriyor. Sektörün önemli aracılık firmalarından Domain Holdings’in 3. çeyrek raporunda ilginç bir detay vardı. Bir satış için ortalama 59 telefonla arama yaptıklarını  ve en az 480 eposta gönderdiklerini açıkladılar.

Görüldüğü gibi eğer elinizdeki isimi son kullanıcıya satmak istiyorsanız, doğru alıcıyı beklemek kadar, doğru alıcıya ulaşmak için de çaba sarf etmek zorundasınız. Bu zamana kadar  önceliğimiz Türkçe alan adları konusunda piyasa bilincini oluşturmaktı, biz de yakında satmayı düşündüğümüz domainlerimizi daha aktif olarak pazarlamaya başlayacağız.